İSTANBUL (AA) - ENES TAHA ERSEN - Avrupa Birliği (AB) Komisyonu Müslüman Karşıtı Nefretle Mücadele Koordinatörü Marion Lalisse, Avrupa'da artış gösteren Müslüman karşıtlığının (İslamofobi) son birkaç yıldır yükselmesinde İsrail'in Gazze'ye başlattığı saldırıların etkili olduğunu belirterek, "Ne yazık ki Müslüman karşıtı nefret, diğer ırkçılık ve ayrımcılık biçimleri, bazı söylemler içinde normalleşiyor." dedi.
Lalisse, Avrupa'da artan Müslüman karşıtlığı ve yükselen nefret söylemlerini AA muhabirine değerlendirdi.
Müslüman karşıtlığının yabancı düşmanlığı, ırkçılık gibi ayrımcı bir tutum olduğunun ve cezaya tabii tutulduğunun altını çizen Lalisse, hiç kimsenin dini veya etnik gerekçelerle ayrımcılığa uğrayamayacağını ancak bugün gelinen noktada Avrupa başta olmak üzere dünyanın pek çok yerinde Müslüman karşıtlığının pek çok sebeple yükseliş eğiliminde olduğunu anlattı.
- "7 Ekim sonrası, Müslümanları etkileyen stereotipler de değişim gösterdi"
Lalisse, halihazırda Müslümanlık karşıtı söylemlerin normalleştirildiğini, bu durumun "cezai sorumsuzluk" davranışını da beraberinde getirdiğini belirterek, şöyle konuştu:
"Ne yazık ki Müslüman karşıtı nefret, diğer ırkçılık ve ayrımcılık biçimleri, bazı söylemler içinde normalleşiyor ve bu durum yeterli yaptırımların uygulanamaması nedeniyle, nefret dolu aktörlere cezai sorumsuzluk hissi verebilir. Özellikle 7 Ekim'den itibaren karşılaştığımız kutuplaşmış ortam, toplumdaki birkaç grubu, özellikle de Müslümanları, Yahudileri ve bunlar gibi görülen kişileri etkileyen nefret seviyeleri üzerinde somut sonuçlar doğurdu, ayrımcı ve ırkçı eylemleri tetikledi."
Avrupa toplumlarının ırkçılık ve ayrımcılığa karşı sıfır tolerans ilkesiyle hareket etmesine karşılık, bir ayrımcılık çeşidi olan Müslüman karşıtlığının bugün çoğunlukla Avrupalı toplumlarda karşılaşıldığına dikkati çeken Lalisse, barınmadan istihdama, eğitimden kişilerin sosyal yaşantılarına kadar pek çok alanda Müslümanların İslamofobi ile karşılaştığını kaydetti.
Lalisse, özellikle İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarının Avrupa'daki Müslümanların yaşantısını da zorlaştırdığını söyleyerek, "Halihazırda var olan kutuplaşma, 7 Ekim ve sonrasında artış gösterdi. Özellikle Gazze'de yaşanan savaş, Avrupa'daki Müslüman ve Yahudi toplulukları üzerinde ciddi bir etki yarattı." ifadelerini kullandı.
Müslümanları yönelik etmenlerin de 7 Ekim ile birlikte değiştiğine, onları terörle iltisaklı gibi göstermeye çalışan söylemlerin attığına işaret eden Lalisse, şöyle devam etti:
"7 Ekim sonrası, Müslümanları etkileyen stereotipler de kesinlikle bir değişim gösterdi. Önceki büyük terör saldırılarının ardından olduğu gibi, bazı insanların zihninde İslam ve Müslümanları terörizm veya aşırıcılıkla ilişkilendirilmesi nedeniyle Müslümanlara yönelik tepki arttı ve Müslüman karşıtı nefreti tetiklendi. Unutulmamalıdır ki Müslüman karşıtı nefreti, bireyleri gerçek inançlarına veya inançsızlıklarına bakılmaksızın etkiler. Topluluklar ve vatandaşlar arasındaki köprüleri yeniden inşa etmek ve güçlendirmek üzerinde çalışmak önemlidir."
Lalisse, AB Komisyonu Müslüman Karşıtı Nefretle Mücadele biriminin Avrupa'daki Müslüman karşıtlığıyla mücadelede önemli bir misyon üstlendiğinin altını çizerek, göreve geldiği 1 Şubat 2023'ten bu yana hem çevrim içi platformlarda hem de kişilerin gündelik yaşantılarında Müslüman karşıtlığını tanıyıp bilinçlenmesi için faaliyetler yürüttüklerini belirtti.
Yalnızca kişilerin gündelik yaşantılarında değil, sanal dünya içerisinde de Müslümanları hedef alan İslamofobik nefretin var olduğunu dile getiren Lalisse, "Avrupa Birliği Temel Haklar Ajansı'nın (FRA) Ekim 2024'te yayımladığı 'AB'de Müslüman Olmak' raporunda, Müslümanların neredeyse yarısının (yüzde 47) anketten önceki beş yıl içinde ırkçılık ayrımcılığına uğradığı, üçte birinin ise (yüzde 35) bir yıl içinde buna maruz kaldığı belirtiliyor. Buna çevrim içi nefret söylemleri de dahil. Bir sivil toplum kuruluşu olan Tell MAMA UK, 2011'de kurulduğundan bu yana, bu yıl yayınlanan rapora göre en yüksek çevrim içi ve sokakta gerçekleşen anti-Müslüman nefret vakalarını kaydetmiştir." diye konuştu.
- "Çok az sayıda Müslüman, yaşadığı taciz veya ayrımcılık olaylarını raporluyor"
İnternet ortamındaki nefret söyleminin tıpkı gerçeği kadar tehlikeli olduğuna, dijital dünyadaki nefretin ortadan kaldırılması ve daha güvenli bir internet ortamının sağlanması için de çalışmalar yürüttüklerine değinen Lalisse, şunları söyledi:
"2024'te ise eşitlik organları ağı olan Equinet ile ortaklaşa, Avrupa'nın dört bir yanından gelen Eşitlik Organları ile anti-Müslüman nefreti tartışmak üzere bir toplantı düzenledik. Bununla beraber çevrim içi nefretle mücadele ve Müslümanlar için interneti daha güvenli bir yer haline getirmek için çalışmalar yapıyorum. AB üye devletleri ve diğer paydaşlarla birlikte, Dijital Hizmetler Yasası'nın, Müslüman karşıtı nefreti ve kesişen nefret biçimlerini ele alacak şekilde uygulanmasını sağlamak için çalışıyorum."
Lalisse, Avrupalı Müslümanların karşılaştığı ırkçılık, taciz veya ayrımcı tutumlar ile ilgili şikayette bulunmadığı için, bu yapılan saldırıların münferit bir eylem veya adli vaka olarak kalabildiğine, bu sebeple Müslümanların karşılaştığı her İslamofobik nefret eylemini yetkililere, adli makamlara veya sivil toplum kuruluşlarına bildirmesinin önem taşıdığına vurgu yaptı.
Bunun, İslamofobiye karşı farkındalık oluşturmak için değerli bir fırsat olduğunun altını çizen Lalisse, şunları kaydetti:
"Ramazan vesilesiyle Müslümanlara selamlarımı iletmek istiyorum. Müslümanlara, Avrupa'nın ayrılmaz bir parçası olduklarını ve Avrupa'nın çeşitliliğini ve canlılığını oluşturmaya katkıda bulunduklarını bir kez daha vurgulamak isterim. Son raporların gösterdiği gibi, çok az sayıda Müslüman, taciz veya ayrımcılık olaylarını raporluyor. Müslümanlara, seslerinin ve şikayetlerinin önemli olduğunu söylemek istiyorum. Aynı şekilde, çevrim içi nefret söyleminin raporlanması da çok önemlidir. Aksi takdirde, anti-Müslüman nefreti sümen altı edilmiş olur. Yaşadıklarınızı şikayet etmekten çekinmeyin ve İslamofobiye karşı hep birlikte dikkati çekelim."