İşyerlerinde Psikolojik Tacizin (Mobbing) Önlenmesi ile İlgili 2025/3 Sayılı Cumhurbaşkanlığı Genelgesi, 6 Mart 2025 tarihli ve 32833 sayılı Resmî Gazete’de yayımlandı. 2011 yılında yayımlanan genelgeye ek ve kapsamlı değişikliklerle yayımlanan genelge, sadece işçileri değil, işverenleri de haksız ve itibar sarsıcı mobbing iddialarına karşı koruyucu kapsamda düzenlenmiştir.
İşçiler, genelge kapsamında ALO 170 ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının dışında CİMER, TBMM Dilekçe Komisyonu, Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu, Kamu Denetçiliği Kurumu gibi birden fazla kuruma başvurabileceklerdir.
Mobbing, işçinin kişiliğine karşı sistematik olarak işçiler, yöneticiler yahut işveren tarafından kötü muameleye maruz bırakılmasıdır. Başlı başına mobbingi oluşturan fiillerin haksız fiil olduğundan bahsetmek zorlama bir yorum olmakla birlikte, bir arada süregelen sistematik eylemlerin süreç kapsamında hukuka aykırı eylemlere dönüşmesi yorumunu yapmak taciz durumunu özetleyecektir. Mobbingde amaç, mağduru yıldırma ve sindirme politikalarıdır. İşçiyi kasıtlı olarak dışlama eylemi söz konusudur. İşbu haksız eyleme karşı açılan mobbing davalarında sorumlu işverenken, yeni genelge ile birlikte artık yöneticilerin de bu kapsamda sorumluluklarının doğacağından bahsetmek mümkündür. İşbu mobbing fiilinin ispat yükü işçide olacaktır. "İspat hususunda kesin bir ispat aranmamakla birlikte, yaklaşık ispat yeterli olacaktır." Yargıtay 22. Hukuk Dairesi 2016/3654 Esas, 2019/1020 Karar, 16.01.2019 Tarihli Kararında vurgulanmıştır.
Mobbing iddialarının isnadı bakımından illiyet bağının teşekküllü kurulmasının zorlayıcılığı sebeplerinden, işverenler mobbing davalarında genelde rahat bir tavır sergileseler de mobbing iddiası başlı başına kurumun itibarını zedeleyici bir intibadır. İşverenlerin gerçeğe aykırı beyanlarla zedelenmemesi vurgusu ilk kez işbu genelgeyle vurgulanmıştır. Bu vurguların işçiler aleyhine yaptırım doğuracağı şeklinde algılanması doğru değildir fakat işçilerin işyeri sohbetlerinde yahut sektörde mobbinge uğradıklarından kasıtla işverenleri ve yöneticileri hakkında asılsız iddialar ileri sürmeleri başlı başına haksız fiil teşkil edecektir. İşbu eylemler işveren açısından itibarının işyerinde sarsılmasına sebebiyet verebilecektir. Çalışanlarıyla kurumsal iletişimi ve iş yeri disiplinini bir nevi kontrolden çıkmışçasına kaybeden işverenin ise böylesi bir durumda sektörel bazlı başarılı olma şansı elbette düşüş gösterecektir. Bu noktada işveren ve hatta yönetici lehine tazminat hakkı gündeme gelebilecektir.