Bedenin Hikayesi Hastalıkların ruhsal nedenleri olduğu bilgisiyle ilk karşılaştığımda önce küçük bir şok sonrasında ise büyük bir aydınlanma yaşadım. Çünkü sıklıkla yakalandığım rahatsızlıkların kökünde bende baskın olan duygu ve düşünceler işaret ediliyordu. Şüphe götürmeyecek açıklıktaydı hepsi. Belki hastalık ve ağrı çektiğim dönemlerde karşıma çıkmış olsalardı kabul etmeyebilir, yüzleşmeyebilirdim gerçeklerle. Fakat bu bilgilerle karşılaştığım zaman hala sıkıntısını çektiğim küçük bir kaç sorunum olsa da daha fazla yaşadığım hastalıklar beni ziyaret etmeyi kesmişlerdi. Her şeyin yaşanmış ve bitmiş olması objektif olarak, olanı biteni görmemi sağladı. Hastalığa yakalandığım, hastalığın yoğunlaştığı ve yok olduğu dönemler ve bu dönemlerde yaşadığım duygular, duyguların işaret ettiği kalıplaşmış düşünceler ve sonucunda bende oluşturdukları davranış biçimleri kabak gibi açıktaydı. Bir örnek vermem gerekirse on yıla yakın bir süre boğaz enfeksiyonuyla başım dertteydi. Beni günlerce yatakta yatırıyor ve bir kutu antibiyotik bitirmeden geçmiyordu. Yaz kış fark etmiyordu gelişi. Bir kaç ayda, bir haftaya yakın süre hasta yatıyordum. Geçmediği, kısa aralıklarla tekrarlandığı gibi iyileşmem için verilen antibiyotiğin dozu da artmak zorunda kalıyordu. Bir süre ise antibiyotik fayda etmeyi kesti. Bu yüzden iğneye geçiş yaptık. İlk kez vurdukları on bir iğne beni ilaçtan daha uzun bir süre idare etti fakat bu hastalıkla yollarımı ayıran şey iğneler değildi. Hastalandığım yıllar kendimi ifade edemiyordum. Duygularımı düşüncelerimi içimde saklıyor nasıl yapacağımı da bilmiyordum. Bunun bir sorun olduğunun dahi farkında değildim. Bu benim normalimdi. Söylemek istediğim bir cümleyi yutkunuyordum. Yuttuğum bazı şeyler pozitif olduklarından boğazımdan geçiyor, midemde sindiriliyordu. Bazıları ise öfke, kızgınlık, kırgınlık içerdikleri için boğazımda düğümleniyor ve bedenim aşağı inmelerini kabul etmediğimden bu duyguların sahibi olmadığımdan, kendime değil dışarıya karşı bu hissileri taşıdığımdan, boğazımda kalıyorlardı. Ve beni hasta ediyorlardı. Olaylar şöyle devam etti. İğneleri vurulduğum dönemle eş zamanlı öfke patlamaları yaşamaya başladım. Bir çok kişiyle aram bozuldu. Çünkü ayarsızca içimde olan şeyleri kusmaya başlamıştım. Yapmam gereken zamanda düzgünce ifade edemediğim her şey, benden izin almadan şimdi muhatabını bulduğu anda dışarı çıkıyordu. Feci bir ayarsızlık vardı işin içinde evet. Aynı zamanda da dengeleniyordu bir çok şey. Kötünün içinde ki hayrı görün derler ya. Sakin ve sessizliğim bir çığlığa dönüşmüş ve herkeste payını almıştı bundan. Fakat iyi olan durum şu ki boğazım eş zamanlı olarak şişmeyi bıraktı. Bir kaç kez hafif şekilde yokladı önce. Sonra tamamen kesildi. Çünkü yılların birikmişliğini içimden attıktan hemen sonra sakinleşmiştim. Ve söyleyecek hiç bir şeyim kalmamıştı artık. Fırtınam geçtiğinde ise kırıp dökmemin iyi bir yol olmadığını gördüm. Kavgalarımda insanların verdiği cevapları düşünmeye başladım. Ve gördüm ki herkes kendine göre haklıydı. Haksız oldukları şeylerde de bana itiraz etmemişler duygularımı onarmak için yardım etmişlerdi. Hiç bir şeyin çözümsüz olmadığını, kimsenin korkunç olmadığını, düşüncelerimi duygularımı sahipleriyle paylaşabileceğimi gördüğüm anda kronikleşmiş hastalığım benimle vedalaştı. Onunla bir daha karşılaşmadım. Hiç, on iki yıldır hiç karşılaşmadım. Bu temizliğin içimde yapıldığı dönem sancılı geçmişti. Aramın bozulduğu bazı kişiler olmuştu. Fakat sonrasında insan ilişkilerim yeniden düzelmeye başladı. Eskisinden farkı kendimle de ilişkim düzeliyordu. Kendimi de başkalarını dinlediğim kadar dinlemeyi ve onların konuşmasına izin verdiğim kadar, kendimin de konuşmasına izin verdim. Kalp sorunları, sevgi alamamak ya da verememek Boğaz sorunları, kendini ifade edememek Bacaklar, geleceğe doğru yürümekte zorlanmak Boyun tutulması, olaylara farklı açıdan bakamamaktır. Bel sorunları, hayatı yük olarak görmekten kaynaklanır. Akciğerlerde üzüntü, böbreklerde korku birikir. Duyma sorununuz varsa hayatınızın bir döneminde bir gerçeği duymayı reddetmiş ya da hala reddediyorsunuzdur. Uçuğunuz çıktıysa birini tiksinecek kadar beğenmemişsinizdir. Diz sorunları inatçı gururdur. Nazara geliyorsanız , elindeki imkanlara başkalarının sahip olmadığını ve olamayacağı düşünüyorsunuzdur. Ve bunun altında yatan kibir duygusu vardır. Kin, öfke, nefret duygularını çok uzun süre yaşamak obsesyon yaratır. Bu duyguları hissetmek suç değildir. Hepimiz hissederiz bunları. Onlar sadece duygu bize ait değiller. Sahiplenmeden içlerinden geçersek bizde kalıcı olmazlar. Onları tattıktan sonra bu acı bu tatlı diye ayırırsak ve acı duygularda kalmazsak bize hastalık olarak dönmezler. Düşünceler duygularımızı, duygular hareketlerimizi belirler. Bilgi bu yüzden çok kıymetlidir. Bilgi sayesinde negatif bir duygu ziyarete geldiğinde onun kaynağını bulur ve orda ki yanlış bilgiyi silip doğrusunu koyabiliriz. Doğru düşünme yetisini bilgi verir. Böylelikle duygular bizi yönetemez, etkisi altına alamazlar. Hepsi de ziyaretçidir. Üzüntü gelir ve gider, acı gelir gider, kıskançlık gelir ve gider kibir gelir gider. Gurur gelir ve gider. Değersizlik gelir ve gider. Hatta sonrasında bakarsa ki bu ev sahibinde kalıcı olamıyoruz gelmeyi hepten keser. Hepsinin yerini sevgi alır. Sevgi her şeyin şifasıdır. Herkese her şeye koşulsuz sevgi duyduğumuzda bedenimiz hikayesini tamamlar. Organlar, uzuvlar iyileşir. Bu hikaye biraz uzun olacak bedenimizin hikayesi… Her bir organımızı, uzvumuzu anlayıp iyileştirinceye kadar sürecek. Epey duygu ziyaret edecek, bir çok düşünceyle savaştıracak. Galip gelen sevgi olsun.