Cemil Bey’in oğlu Mesud, Viyanalı hocadan kanun dersi almaya başlayalı birkaç ay olmuştur. Cemil Bey; “Kemanda ilerle ama tanburu da ihmal etme. Fuat Efendi’ye söyledim, seni çalıştıracak” diye oğluna tembihatta bulunur. Mesud; “Zaten çalışıyoruz efendim” diye cevap verir.
Cemil Bey; “Aferin, ikisini de ayrı ayrı dinlet bana” der. Oğlu kapıdan dışarı çıkarken kendi kendine; “Hamuru Türk Musikisi ile yoğrulduğu için Batı tekniğini öğrenmesi faydalı olacak” diye söylenir.
Günler geçer, Cemil Bey’in rahatsızlığı artar. Saide Hanım, “İnşallah üşütmediniz” der. Cemil Bey; “inşallah” diyerek odasına çekilir. Yorgundur, sedire uzanır, karısı yanı başına oturur.
İki hafta sonra plâk şirketi sahipleri yalvar yakar birkaç plâk doldurması için ikna ederler. Vücudu çok yorulmuştur. Vesveseli halini bildiklerinden yakın dostları başta Rahmi Bey ve Doktor Hüsnü Bey, Cemil Bey ile yakından ilgileniyorlardı. Teşhiste geç kalınmıştır. Terlemeler ve öksürük ara ara kendini gösterir. Yeni yaptığı Şevkefza makamındaki şarkısını okumak ister. Öksürüğü engel olur, okuyamaz.
İttihat ve Terakki Genel Merkezi konuyu ciddi ele alır. İsviçre’de bir sanatoryuma gönderip tedavisini orada yaptırmaya karar verilir fakat Cemil Bey diretir, gitmez.
Bu arada Hükümet, davul ile Birinci Dünya Savaşını halka duyurur. Aynı zamanda, davulcunun yanındaki bekçi de askere çağrılan kuraları ilan eder. Aralarında Cemil Bey’in sınıfı da kurada vardır. Yakın dostları, nüfuzlu dostlarına iletirler. Bedel ödenerek mesele halledilir. Askerlik Şubesinden; “Bedel ödendiği için askerlik ertelenmiştir” diye Cemil Bey’e bilgi verilir ama bedeli kimin ödediği belli değildir.
Mabeyinci Faik Bey, son bir ümit ile yeğeni ve damadı Refik’e; “Oğlum Cemil hocana git. Her şey halledildi. Montrö’deki sanatoryuma ailesi ile birlikte göndereceğimizi söyle” diye hemen bildirmesini ister.
Cemil Bey; “Gidemem Refik Bey oğlum. Hele harbin şiddetle devam ettiği bir zamanda mümkün değil” diye reddeder.
Rauf (Yekta) Bey ve Ali Rifat (Çağatay) Bey, Dârülbedâyi içinde musiki bölümü kurulması, özellikle Türk Musikisi bölümünün açılması hususunu görüşmek üzere toplantı için gelirler. Cemil Bey, Rahmi Bey, Baha Beyler de gelir. Cemil Bey’in davete icabet etmesine çok sevinirler. Cemil Bey için de bir rüya gerçekleşiyordu. Çok heyecanlıdır. Böylece musikimizi her gün biraz daha bozan keyfiliğin önüne geçilecek, kuralları içinde öğretileceğine inanarak bahtiyar olur. Öte yandan, “Müntebat-ı Musiki” adıyla başladığı mecmua için eser
Seçip yazmak, ayrıca “Musiki Lûgatı” hazırlamak için çaba sarf eder. Vücudu yorgun ve halsizdir. Kemençe kılavuzuna başlamıştır. Yarım kalır. Tanbur Metodu”nu da yazmayı düşünür.
Doktor Hüsnü Bey, Cemil Bey’i evinde muayene eder. Cemil Bey’e göre, biraz öksürük vardır. Dr. Hüsnü Bey; “Cemil’im, gel seni İsviçre’ye gönderelim” diye adeta yalvarır. Cemil Bey; “Ya, konsevatuvar işi?” diye olumsuz cevap verir.
Cemil Bey, ertesi gün, Dârülbedâyi’deki toplantıya virtiöz piyanist Fahir Bey ile gelir. Fasl-ı Atik ile Fasl-ı Cedit ayırımının sebepleri üzerinde konuşulur. Cemil Bey; “Fasl-ı Cedit için yeni bir parça kazandıklarını zannedenler musikimizi kaybediyor. Bizim musikimiz hali hazır durumuyla ve her yönüyle yeterlidir ve bizim için asırları boyu hasletini korumuştur. Maksadımız, onu dünyaya da yeterli hale getirmek, evrensel boyunlara da ulaştırmaktır. Çabamızın sebebi budur” diye düşüncesini ve mücadelesinin sebebini beyan eder.
DEVAM EDECEK
Kaynak: Ecz. Emin Akan: Tanburi Cemil Bey.
Dr. Nazmi Özalp: TÜRK MUSİKİSİ TAHİRİ - 2. Cilt (TRT Yayını)
Yılmaz Öztuna: BÜYÜK TÜRK MUSİKİSİ ANSİKLOPEDİSİ - 1. Cilt (M.E.B.)
Nuri Özcan: İSLÂM ANSİKLOPEDİSİ -7. Cilt (T.D. Vakfı Yayını)
TÜRK ve DÜNYA ÜNLÜLERİ ANSİKLOPEDİSİ - 3. Cilt