Hatıralarla Türk Musikisi (69) Tanburi Cemil Bey (21) Yıl 1900. Ramazan bayramının haftasında Cemil Bey Osman Efendi’ye uğrar, Faruk Bey’in davetine icabet ederler. Musiki meşki bittikten sonra ikisi caddeye çıkacakları sırada arkalarından gelen bir araba yanlarında durur. Arabayı, 13 yaşlarında bir çocuk kullanmaktadır. “Osman amca, bizim tarafa gidiyorsanız buyurun” diye davet eder. Arabada, haftalar evvel arabadan inerken düşüp bacağını burkan, Cemil ve Osman Efendi’nin yardım ederek eve götürdükleri Sacide Hanım ve Cemil’in abayı yaktığı Nazlı vardır. Osman Efendi fırsatı kaçırmaz, arabaya binerler. Sacide Hanım; “Arabadan düştüğüm gün, gözümü açıp da teşekkür edemedim. Çok kötü bir burkulmaydı, günlerce çektim” der. Nazlı’nın karşısına oturan Cemil Bey çok heyecanlıdır. Nazlı’nın bir şeyler söylemesini bekler. Sesini duymayı çok ister. Ancak, araba kahvehaneye yaklaşır. Sacide Hanım; “Bu gece yüreğimizi ateşe verdiniz Cemil Bey” deyince Cemil, müthiş bir haz duyar, Nazlı ile göz göze gelirler. Osman Efendi; “Nazlı Hanım kızımız da hoşlandılar mı” diye sorar. Nazlı’dan önce arabacı çocuk; “Ablam hep ağladı” der. Cemil’in içine düşen kor büyür. Centilmence Sacide Hanım’ın elini öper ve arabadan inerler, kahvehaneye giderler. Cemil Bey; “Çok zekisin Osman Efendi” der. Osman Efendi; “Daha ziyade tecrübe, evlât. İşin bu yanı tamam. Bütün problem, babası olacak adamda” der ve devam eder; “Abbas Efendi’de acımasız bir zaptiye havası var. Topluma karışmaz. Bunca yıl karşı karşıyayız, neden hoşlanır, kimi sever bilmem. Ama bu işe karşı çıkarsa elbette halletmenin bir yolunu bulacağız” diye sözünü tamamlar. Nazlı, Cemil’in gönlüne taht kurmuştur. Osman Efendi, kızın babası olan aksi adam Abbas Efendi’nin kıramayacağı birini bulmanın derdindedir. Cemil’in yazdığı mektupları bir şekilde Nazlı’ya ulaştırır. Birkaç gündür Mustafa Paşa’nın konağına gitmeyi ihmal eden Cemil’i merak eden Paşa, Cemil’in evine oğlu Mahmut ile bizzat gider. Cemil evde yoktur. Zihniyar Hanım, Mustafa Paşa’nın evlerine gelişini fırsat bilip, Cemil’i Saray’dan arkadaşı Eflâknur Hanım’ın kızı Saide ile evlendirmek istediğini söyleyerek, Mustafa Paşa’dan bu konuda Cemil’i ikna etmesini talep eder. Gün görmüş, babacan bir insan olan Mustafa Paşa; “Zihniyar Hanımefendi, sizi anlıyorum. Yalnız, izninizle şu hususu düzeltmek isterim. Cemil, sandığınız gibi içki içen biri değildir. Yedi sekiz aydır beraberiz, bir defa sarhoş olduğunu görmedim. Kendisini ve içmenin ölçüsünü bilir. Oğlunuzu, annelik duygusu dışında iyi tanıyor musunuz? Cemil sıradan biri değildir. Onda öyle hür ve bağımsız bir yaratılış var ki görücülüğe dayanan sıradan bir evlilik nasıl bağdaşır” diye sorar. Zihniyar Hanım; “Âdile Sultan Sarayından kapı yoldaşımız Eflâknur Hanım’ın kızı. Gerçi Cemil onu hiç tanımıyor” diye cevap verir. Mustafa Paşa’nın üzüntüsü daha da artar. “O vakit daha da zor. Saçından tırnağına kadar sevgi dolup taşan bir insanı âdet yerini bulsun diye evliliğe itmenin, onu ruhuyla, bedeniyle tutsak edip karanlık bir hücreye tıkmaktan farkı olmaz sanırım. Böyle bir yanlışlık, musikimiz adına da günah olur. Cemil şu haliyle bile, sizin veya bizim olmaktan çıkmış millete mâlolmuştur. Onun için her şeyi bu genişlikte düşünülmelidir bence” diye cevap verir. DEVAM EDECEK Kaynak: Ecz. Emin Akan: Tanburi Cemil Bey. Dr. Nazmi Özalp: TÜRK MUSİKİSİ TAHİRİ 2. Cilt (TRT Yayını) Yılmaz Öztuna: BÜYÜK TÜRK MUSİKİSİ ANSİKLOPEDİSİ-1. Cilt: 1 (M.E.B.) Nuri Özcan: İSLÂM ANSİKLOPEDİSİ-7. Cilt (T.D. Vakfı Yayını) TÜRK ve DÜNYA ÜNLÜLERİ ANSİKLOPEDİSİ-3. Cilt