Yanyalı Ferik Mustafa Paşa’nın vefatından sonra Cemil Bey’in mânevi kaybının yanısıra el altından gönderilen erzaklar da kesilince, çevresindeki nüfuzlu kişiler bir dairede basit bir iş bulmak isterler ama Cemil Bey pek yanaşmaz. Dr. Hamit Hüsnü Bey ve yakın dostu Rahmi Bey’in telkinleriyle Dışişleri Konsolosluk Kaleminde çok az işi olan kâtipliğe başlar. Dairenin muhasebecisi Tevfik Bey ile kısa zamanda yakın arkadaş olur.
Bir gün Takvim-i Vaka Gazetesini okurken, Lemi Bey’in “Aziz Dede” başlığı ile yazdığı yazı gözüne ilişir. Aziz Dede’nin vefatını öğrenir, çok etkilenir.
Günler geçer, Anbarlı’dan komşu çiftliğin sahibi Hulusi Bey ile Şekip Bey’in konağındaki musiki meşkinde karşılaşır.
Hulusi Bey; “Amcanızın vefatından sonra çiftlik satıldı. Kâhya Lenber ağa, son gününe kadar sizi dilinden düşürmemiş. Öleceğine yakın, köyünden güvendiği birine, ‘al bu tanburu çavuşa götür, tanburi Cemil’i bulsun’ demiş. Anbarlı’ya gelirken tanbur elinden düşmüş, parçalanmış” der.
Çocukluğunda bir efsane olarak çok sevdiği Lenber Ağa’nın gösterdiği vefaya çok duygulanır ve ölüm haberine çok üzülür, sarsılır.
Günler geçer. Cuma günüdür, daireler tatildir. Evden çıkar, Taksim’e gider. Orada Edhem Efendi’ye rastlar. Yanındaki delikanlıyı tanır. “Tanbur nasıl gidiyor Fuad Efendi” diye sorar. Kovanlarınızdan çalışıyorum efendim fakat çözemiyorum” diye cevap verince, Cemil Bey evinin adresini verir; “Mutlaka geliniz” der.
Cemil Bey Sıraselviler’den inerek Cevdet Paşa Yalısına gitmek üzere Bebek Tramvayna biner. Saray Mabeyincisi Faik Bey evdedir. Refik (Fersan) elindeki diplomasını Faik Bey’e uzatır. Faik Bey; “Çok başarılısın, bunu tanbura başlayarak kutlayalım der ve Refik, Cemil Bey’den ilk dersini alır. Vakit geç olduğu için Faik Bey, Cemil Bey’i salmaz.
O akşam, Sultan Abdülhamid’in Paris’ten yeni gelen kuyumcubaşısı Jak Harunaçi gelir. Diğer misafirler de vardır. Fransız madam Harunaçi’ye piyano çalmasını rica ederler. Cemil de dinliyordu. Madam çok güzel piyano çalar. Madam piyano icrasını bitirince, Faik Bey nazikce; “Meclisimizi ihya ettiniz, sağolun efendim” dedikten sonra, eğer bizleri kırmazlarsa, Cemil Bey oğlumuzdan tanbur çalmasını istesek mümkün olur mu?” diyerek gayet nazikane davet eder. Cemil tanburu eline aldığında madam Harunaçi ile göz göze gelir. Cemil’in iç dünyası öyle bir âleme dalar ki âdeta insanları büyüleyen Tahir Buselik Taksimin ardından Kemani Rıza Bey’in aynı makamdaki peşrevine girer. Dördüncü hane ile teslimi öylesine coşkulu çalar ki melodileri dinleyenleri büyüler. Cemil Bey, kendine yakışan final ile bitirir.
Cemil Bey, Paris Konservatuvarında musiki eğitimi görmüş, güzelliği kadar piyanoda da usta olan Fransız’ı deliye çevirir. Tanbur icrası biter bitmez güzel Fransız madam Harunaçi, Cemil Bey’in elini sıkıca tutar, sonra Cemil Bey’in parmağına bakar. Kendi parmağındaki yakut yüzüğü çıkarır ve Cemil Bey’e hitaben; “Mösyö, bu ancak size lâyık küçük bir hediyemdir, lûtfen kabul ediniz, yadigârım olsun” diyerek verir.
Cemil Bey kızarır, heyecandan tıkanır gibi olur, önüne bakar. Utangaç bir halde, âdeta mırıltı halinde teşekkür eder. Güzel Fransız yerine oturur. Musiki dehasından dinlediği muhteşem melodilerin etkisiyle Cemil’e doğru bakar. Faik Bey’in yalısında bir gece böyle son bulur. DEVAM EDECEK
Kaynak: Ecz. Emin Akan: Tanburi Cemil Bey.
Dr. Nazmi Özalp: TÜRK MUSİKİSİ TAHİRİ - 2. Cilt (TRT Yayını)
Yılmaz Öztuna: BÜYÜK TÜRK MUSİKİSİ ANSİKLOPEDİSİ - 1. Cilt (M.E.B.)
Nuri Özcan: İSLÂM ANSİKLOPEDİSİ -7. Cilt (T.D. Vakfı Yayını)
TÜRK ve DÜNYA ÜNLÜLERİ ANSİKLOPEDİSİ - 3. Cilt