HATIRALARLA TÜRK MUSİKİSİ (65)
TANBURİ CEMİL BEY (17)
Günlerden yine bir Salı akşamıdır. Ferik Mustafa Paşa’nın konağında akort bitince; Cemil Bey, Şemsi Bey, Mahmut Efendi, Udi Nevres Bey, Santuri Edhem Efendi, Rahmi Bey, Şekeci Cemil Efendi, Kemani Ağa ve diğer saz sanatçıları ile hanendeler; Nedim, Osman Bey, Hafız İsmail ve Bimen Efendi yerlerini alırlar. Hicaz makamında eserler geçmeye karar verilir. Tam peşreve girileceği sırada Vasil Efendi, kemençe yayı ile işaret ederek, yüksek sesle; “Nevres Bey oğlum, ‘Re’yi biraz düzeltir misin? Pestir” der.
Bu söz, üstad geçinen Nevres için bir darbe olur. Saz ve ses sanatçıları içinde zor duruma düşen Nevres Bey akordu tam yapar ve Hicaz faslı başlar.
Salim Bey’in hicaz peşrevinin ardından Halim Ağa’nın hafif (32 zamanlı) usulündeki bestesi “Olmada diller rubude gaye-i cadûsuna” ardından iki beste okunur. Ağır semai “Âşıklarının haline ey mah, acımazsın.” İki eser daha okunur. Yürük semailerden sonra Dede Efendi’nin “Ey çeşm-i âhu, hicr ile tenhalara salndın beni” Nakış Düyekten sonra ara verilir. Santuri Edhem Efendi hicaz taksimi yapar. Hacı Arif Bey’in Türk Aksağı usulündeki şarkısı “Saydeyledi bu gönlümü bir gözleri âhu” ile meşk başlar. Sonra “Ey cehr-i sitemger dil-i nalâna dokunma”, “Severim can-ü gönülden seni tersa çiçeğim” ve beş-altı eser daha icra edilir. Vasil Efendi muhteşem bir hicaz taksimi yapar. “Kamer çehre peri rûy tende canım” okunur. Ardından “Dil yâresini andıracak yâre bulunmaz.” “Ateş-i suzanı fikat yaktı cism-ü cânımı.” “Akşam erdi yine sular karardı.” “Affeyle suçum ey gül-i ter, başıma kakma.” Dede Efendi’nin yürük semaisi “Yine neş’e-i muhabbet dilü cânım etti şeyda”nın ardından Veli Dede’nin humayun saz semaisi ile meşke ara verilir. Konakdaki görevliler ikram servisi yaparlar.
Bir saat sonra gecenin son faslı olarak Şevkefza makamına, Vasil Efendi’nin peşrevi ile başlanır ve Dede Efendi’nin Ağır Çenber bestesiyle fasıl başlar, diğer eserler takip eder. Yine Dede Efendi’nin yürük semaisi eserinin ardından fasıl, Şeyh Said Efendi’nin saz semaisi ile son bulur.
Beklenmedik bir anda Vasil Efendi, Cemil Bey’den, Şevkefza peşrevini bir defa daha yalnız çalmasını ister. Cemil çalarken Vasil Efendi öyle duygulanır ki ikinci tesliminde göz yaşlarını tutamaz. Cemil Bey, Vasil Efendi’yi bu halde görünce göz ucuyla taksime davet eder, kendisi çekilir. Vasil Efendi, kemençeyi öyle duygusal çalar ki; Cemil, Vasil’in kendine özgü vakur, hassas, harika tavrıyla makamlardaki seyrini, yaptığı geçkileri, icat ettiği motifleri, bunları nasıl dokuyup gönülleri tutuşturan nağmeler haline getirişini hayranlıkla ve heyecanla dinler. Gözlerini kemençeden ve yay çekişlerinden ayıramaz, her hareketini, parmaklarının kirişler üzerindeki zarif ve usta gezintisini bütün dikkatiyle izler ve inceler. Bu arada Cemil de eşlik etmeye başlar. İki olağanüstü varlık, sözle anlatılmayacak bir şaheser oluştururlar. Bu sefer Vasil Efendi çekilir. Cemil Bey, gönül deryalarına sanki ilâhi bir dokunuş gibi dalar. Haremlik ve selamlık taksim kararından sonra sanki düş halindedir. Vasil Efendi Cemil Bey’e can gözüyle bakar, sarılır, alnından öper. DEVAM EDECEK
Kaynak: Ecz. Emin Akan: Tanburi Cemil Bey.
Dr. Nazmi Özalp: TÜRK MUSİKİSİ TAHİRİ Cilt: 2 (TRT Yayını)
Yılmaz Öztuna: BÜYÜK TÜRK MUSİKİSİ ANSİKLOPEDİSİ – 1. Cilt: 1 (M.E.B.)
Nuri Özcan: İSLAM ANSİKLOPEDİSİ - Cilt: 7.Cilt (T.D. Vakfı Yayını)
TÜRK ve DÜNYA ÜNLÜLERİ ANSİKLOPEDİSİ - 3. Cilt