Günler geçer, Cemil Bey, Vasil Efendi ve Nevres Bey’in de katılmasıyla Vezneciler’de bir pasajın yanındaki Letafet Apartmanının alt katında kovan çalışmasına başlar. Ancak, neşesi yoktur. Uzun yıllar, kendisini, ailesini, annesini ve kardeşlerini mâlî ve erzak yönünden el altından destekleyen, kol kanat geren Ferik Mustafa Paşa’nın hastalığını duymuştur. Çalışmayı bırakıp, hep birlikte Bakır Köyüne Mustafa Paşa’yı ziyarete giderler.
Akşam olur, meşk başlar. Ara verildiğinde Paşanın oğlu Mahmut Bey, babasını ziyarete gelen Ticaret Odası Baş Yazıcısı Saffet Bey’i Cemil Bey ile tanıştırır. Hep tanışmak istediği Şehzade Ziyaeddin Efendi de oradadır. Tanışırlar. Ziyaeddin Efendi, Cemil Bey’e; “Kovan artık tarihe karışıyor. Plak ve gramofon İstanbul’a gelmiş. Rehber-i Musiki eserinizden sonra inşallah bu yolla da musikimize büyük hizmetiniz olacaktır” der.
1904 yılının yaz mevsimi de bitmektedir. Mabeyinci Faik Bey’e giden Cemil Bey, Mustafa Paşa’nın durumunun ağırlaştığını duyar. Paşa, tâkattan düşmüştür.
Mustafa Paşa’nın konağına giderler. Cemil Bey, üzüntü içinde konuşmadan oturur.
Paşanın hastalığından dolayı salondakiler üzüntülüdür. Mustafa Paşa, havayı değiştirmek için; “Cemil Bey oğlum, biraz yaylı tanbur dinletsin bizlere de şu âlemden bir nebze uzaklaşalım” diye istekte bulunur.
Cemil Bey’in bütün duygusallığı üstündedir. Sanki çalmıyor, yay hıçkırıyor, teller de sessiz feryatlarla inliyor, avaz avaz ağlıyor. Mustafa Paşa göz yaşlarını silerken, son anlarında Cemil Bey’i derin huşû içinde dinlemenin verdiği huzur ve dinginlikle; “İşte, benim bütün dertlerimin devası bu. Ne ağrım kalıyor ne de sızım. Sanki kalbimin gümbür gümbür sesini duyuyorum. Allah, ömrümden alıp sana versin Cemil Bey oğlum. Ellerin dert görmesin” der.
Paşa, Cemil Bey’in çok hüzünlendiğini görür. “O kadar üzülme. Bugünlerde Çamlıca pek güzel olur. Bütün arkadaşlara haber ver de İstanbul’a karşı oturup felekten bir gün çalalım” diye istekte bulunur.
Musiki camiasından bu isteği duyan hanende ve sazendeler, kendilerini her zaman kollayan bu saygıdeğer Osmanlı Paşasının son demlerinde onu mutlu etmenin gayreti ile muhteşem sofralar kurarlar, musiki meşki saatler sürer. Bu unutulmaz günün ardından bir-iki ay geçer.
Mustafa Paşa, Cemil Bey’i tanıdığından beri Cemil Bey’in haberi olmadan, Zihniyar Hanıma da sıkı tembihat yaparak, evin tüm iaşesini gizliden gizliye temin eder. Paşa, kendi konağında Cemil Bey’in istediği zaman kalması için oda tahsis eder. Cemil Bey, Mustafa Paşa’nın üçüncü evlâdıdır sanki. Paşa, Allah’ın bahşettiği müthiş sanat kabiliyetini her zaman takdir eder.
Mustafa Paşa, yatağından kalkamaz artık. Cemil Bey hep yanındadır.
Mustafa Paşa; “Cemil oğlumun yaylı tanburunu dinleriz” diye adeta inler ve bu, Mustafa Paşa’nın Cemil’den dinlediği son taksim olur. Günlerdir direndiği, korktuğu uykuya dalar ve bir daha uyanmaz.
Böylece, Osmanlı İmparatorluğunun Başkomutanlık Tahsilat Komisyonu Başkanı ve Askerî Yargıtay Üyesi, iyilik, doğruluk, yardımseverlik örneği büyük insan, Yanyalı Ferik Mustafa Paşa, arkasında doldurulamaz bir boşluk bırakarak ebedî hayata intikal eder. DEVAM EDECEK
Kaynak: Ecz. Emin Akan: Tanburi Cemil Bey.
Dr. Nazmi Özalp: TÜRK MUSİKİSİ TAHİRİ - 2. Cilt (TRT Yayını)
Yılmaz Öztuna: BÜYÜK TÜRK MUSİKİSİ ANSİKLOPEDİSİ - 1. Cilt (M.E.B.)
Nuri Özcan: İSLÂM ANSİKLOPEDİSİ -7. Cilt (T.D. Vakfı Yayını)
TÜRK ve DÜNYA ÜNLÜLERİ ANSİKLOPEDİSİ - 3. Cilt