Islaklığı Herkes Görür Ama Sıcaklığı Yalnız Sen Hissedersin Yağmur yağıyor. Şehir ıslanıyor, damlalar pencerelere vuruyor. İnsanlar şemsiyelerinin altına sığınıyor, kaldırımlarda hızlı adımlarla yürüyor. Islaklık gözle görülür bir gerçek, herkes farkında. Ama bir şey var ki, onu yalnızca sen hissediyorsun: İçindeki sıcaklık. Bir fotoğraf düşüyor masaya. Çerçevesiz, belki yıllar boyu bir sandığın içinde saklanmış. Fotoğrafta bir adam, yüzünde içten bir gülümseme var. Yanında bir kadın, gözlerinde yılların getirdiği bilgelikle bakan. Onlara bakınca ne mi hissediyorsun? Güven, Şefkat. Çocukken sobanın yanında oturduğun, ekmek kokusunun evi sardığı, kahkahaların yükseldiği o eski günleri hatırlıyorsun. Herkes bu fotoğraflara bakınca yaşlı bir çift görebilir. Ama sen, orada daha fazlasını görüyorsun. O adamın, cebinden çıkardığı şekeri avucuna bırakışını, o kadının bir kış günü sıcacık elleriyle yanağını okşayışını hatırlıyorsun. Onlar, senin içindeki sıcaklığın kaynağı. Dışarıda yağmur yağabilir, soğuk rüzgârlar esebilir ama senin içinde hiç sönmeyen bir sıcaklık var. Çünkü mutluluk, herkesin görebileceği büyük anlarda değil, yalnızca senin hissedebildiğin küçük dokunuşlarda saklıdır. Bir bardak sıcak çayın buğusunda, sevdiğin bir sesin yankısında, bir fotoğrafa bakıp geçmişin güzel anılarını hissettiğin o anda… İşte o sıcaklığı kimse göremez ama sen hissedersin. Ve asıl mutluluk budur. Yağmur yağmaya devam ediyor. Herkes ıslaklığı görüyor. Ama sen elini cebine koyuyorsun, içindeki sıcaklığı hissediyorsun. Çünkü bazı mutluluklar sadece hissedilir.