Bir bilgeye sormuşlar;
-Dünyada en çok kimi seversiniz?
“Terzimi severim” diye cevap vermiş.
Soruyu soranlar şaşırmış ve yeniden sormuşlar;
“Aman üstat dünyada sevecek o kadar çok kimse varken terzide kim oluyor. O da nereden çıktı, neden terzi?”
Bilge bu soruya da şöyle cevap vermiş;
Dostlarım, evet ben terzimi severim. Çünkü ona her gittiğimde, benim ölçümü yeniden alır. Ama ötekiler öyle değildir.
Bir kez benim hakkımda karar verirler, ölünceye kadar da, beni hep aynı gözle görürler.
Dünkü sen!
Bugünkü sen!
Yarın ki sen!
Aynımısınız?
Bir şifa meditasyonu sırasında çocukluğuma gitmiş ve onu o zamanlar oturduğumuz evde yerde durgun bir şekilde otururken bulmuştum. Yönlendirmeli olan meditasyonda ses ona yaklaşmamı söyledi. Yanına gittim ve ona sımsıkı sarıldım. Sarılan bendim o sırada, sarıldığım çocuk hem ben hem benden başkasıydı.
Değişmek için yaşarız. Bir an başka bir andan daha farklı olmanı sağlamıyorsa, zamanın anlamı nedir ki?
İyisi ve kötüsüyle yaşanmışlıklar bizi değiştirir. Türlü hislerden kişi geçen aynı kişi kalmayı başarabilir mi?
Zamanda yolculuk filmlerin de karakterler çoğu kez geçmiş ya da gelecekte ki halleriyle karşılaşırlar. Fakat kendilerini tanıyamazlar. Sadece beden değil fikirler, duygular, bir durum karşısında verilecek karar ve tepkiler hatta istekler değişmiştir.
Oysa yeni bir güne başlarken bunun farkında olarak başlamayız hiç bir zaman. Dünün aynısı sanırız yada benzeri olarak görürüz.
En çokta en yakınlarımızın değişimini takip etmeyiz.
Ve bu gerçeği kaçırdığımız için daha önce anlaştığımız bir insanla neden anlaşamadığımızı ya da senkronize olamadığımızı çözemeyiz.
Ya biz değişmişizdir ve o bize, eski biz gibi davranıyordur hala. Ya da onun değişimini fark edemediğimiz için, yaklaşımımızı biz değiştirmemişizdir.
Farkında olarak yaşamak, çevrenin, insanların onların hallerinin, duygu durumlarının farkında olmaktır. Ve tabi başta kendinin farkında olmaktır.
Farkında olarak yaşamak, tesadüften, hayal kırıklığından ve anlaşmazlıktan uzak yaşamayı sağlar.
Farkında olmak, değişimi, gelişimi getirir.
Farkında olmak kendini farketmektir, insanları farketmektir.
İlk görüyormuş gibi bakmak gerekir her karşılaştığında kişilere. İlk kez gidiyormuş gibi gitmek gerekir her yere. İlk kez uyanmış gibi uyanmak gerekir güne.
Çünkü gerçekte budur. O kişiyi o haliyle ilk kez görür, bir daha o halde olamayacak senin halin…
Fark etmesekte her şey değişir. Hep aynı dediğimiz şeyler biz canlı bakamadığımız için öyle görünür gözümüze.
Bir köşede öylece dokunulmadan duran ve cansız sandığımız bir biblonun bile zamanla renkleri dokusu değişmeye başlar.
Hayat, değişimdir.
Hayat denen şey tüm varlığın değişimine verilmiş isimdir.
Ne kadar canlı olduğunu ne kadar değiştiğinde ölçebilirsin.
“Daha çok yaşa ve daha az öl” der Stefano D’ Anna.
Ve, “Anını yaşa kendini yaşa der” Abdülkadir Duru.
Denemek ister misin? İyi yönde bir değişim için iki ilkedir bana göre.
İstersen sende kapat gözlerini şimdi. Git çocuk olan senin yanına, sarıl ona ve “Hep daha iyi hep daha iyi olacaksın” de.
“Değişimden korkma çünkü o hayatın kendisidir” de.
Daha az ölmek, canlı kalmak için anını kendinle yaşa…