İslam Esasları: ‘Namaz’ İslam’ın beş temel esaslarından biri de ’NAMAZ’ dır. Sevgili Peygamberimiz şöyle buyurmaktadır: “İslam beş temel üzerine bina kılınmıştır; Allah’tan başka ilah olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Resulü olduğuna şahitlik etmek, namazı dosdoğru kılmak, zekatı hakkıyla vermek, Allah’ın evi Kabe’yi hac etmek ve ramazan orucunu tutmak.” Kelime-i şehadetten sonra ilk emredilen ibadet namazdır. Akıl baliğ olan bütün Müslümanlar için farzdır. Amellerin en faziletlisidir. Ahiret hayatında sorgu suale ilk çekilecek ibadettir. Nitekim sevgili Peygamberimiz şöyle buyurmaktadır: “Kıyamet gününde kulun hesaba çekileceği ilk ameli onun namazıdır. Eğer namazı düzgün olursa işi iyi gider ve kazançlı çıkar. Namazı düzgün olmazsa kaybeder ve zararlı çıkar. Şayet farzlarından bir şeyi noksan çıkarsa, Yüce Allah kulumun nafile namazları Var mı, bakınız” der. Farzların eksiği nafilelerle tamamlanır. İbadetler, insanoğlunu ölüm ötesinin kaygı ve endişelerinden kurtaracak huzur, teselli ve şifa kaynağı, kulun Rabbine verdiği söze sadık kaldığını gösteren bir vefa nişanesidir. İbadetler kulu Allah’a yaklaştırır, kötülüklerden uzaklaştırır, kişiye güzel bir hayat yaşama imkanı tanır. Hayata farklı bir anlam katar, bakış açımızı değiştirir. Dünyadaki faydasının yanında ahiret hayatında da insana büyük nimetler kazandırır. Ahiret endişesi taşımayan, haktan uzaklaşarak günaha meyil eden kişi daldığı her günah da dünya ve ahiret hayatını karanlık bir zindana döndürür ve cehenneme daha çok yaklaşır. “Cennettekiler günahkarlara, sizi şu yakıcı ateşe sokan nedir, diye uzaktan uzağa hayret ve dehşetle sorarlar. Onlar şöyle cevap verirler; “Biz namaz kılanlardan değildik, yoksulu doyurmuyorduk, günaha dalanlarla birlikte biz de dalıyorduk, ceza gününü de yalan sayıyorduk, sonunda bize ölüm geldi çattı” derler. (Müddessir, 42-47) Ashâb-ı Kirama baktığımızda Müslümanlar arasında sıkıntı, kargaşa, korku, bitkinlik, moral bozukluğu, yorgunluk ve sair hasıl olduğunda, Hz. Peygamber Bilal’i Habeşi’ye; “Erihna ya Bilal” bizi Rabbimizle buluştur, ey Bilal derdi. O da namaz için kamet getirir, Peygamberin imametin de Müslümanlar da namaz kılarlardı. Bilal’i Habeşi Kâbe-i Muazzama’da Ezanı Muhammediye’yi okuyan Peygamber Efendimizin ilk müezzini, ilk Müslüman olanlardan yedinci kişi, Hz. Ebu Bekir’in kölelikten kurtardığı cennetle müjdelenenlerdendir. Allah onlardan razı olsun. Namaz, Resulullah’ın gözünün nuru, miracının devamıydı. O, öncelikle farz namazlara karşı son derece hassas davranırdı. Farzların haricinde devam ettiği pek çok nafile namazlar da olurdu. Farzlardan önce ve sonra kıldığı sünnet namazları, geceleri devam ettiği teheccüt namazı, güneşin doğuşundan 45 dakika sonra kıldığı işrak namazı, güneşin harareti artmaya başlayınca duha namazı, akşam namazından sonra evvabin namazı, her mescide girdiğinde kıldığı tahıyyatül mescit namazı, sefere çıkarken ve dönünce namaz kılardı. Allah’tan bir şey talep edeceğinde hacet namazı kılardı. Bir işe karar vereceğinde istihare namazı kılardı. Kuraklık olduğunda istiska namazı kılardı. Sevindiğinde güzel bir haber aldığında veya duası kabul edildiğinde, Allah’ın bu ihsanına şükür için secdeye kapanır ve namaz kılardı. Kur’an-ı Kerim’de secdeden bahsedilen ayetleri okuyunca hemen secdeye varırdı. Güneş ve ay tutulması, zelzele gibi üzücü bir şeyle karşılaştığında veya kederlendiğinde yine namaz ile teselli bulurdu. Sevgili Peygamberimizin hizmetinde bulunan Ebu Firas (RA) O’ndan cennette de beraber olabilmeyi isteyince, Allah Resulü : ”Benimle beraber olmak istiyorsan çok çok secde ederek kendin için bana yardımcı ol“! buyurmuştur. (Müslim) Milli şairimiz M. Akif Ersoy’a “Bu ülke ne zaman düzelir, diye sorduklarında Akif’in cevabı çok manidar; Cuma namazına gelen cemaat sabah namazına da geldiğinde! Rabbimiz! Bizlere namazı sevdirsin, Namaz kılan nesiller yetiştirsin. Selam ve dua ile...