Mekke’nin Fethi
Mekke, âlemlere rahmet olarak gönderilen sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav) ’in dünyaya teşrif ettiği, çocukluk ve gençlik yıllarını geçirdiği; nübüvvet kitabın indirildiği Hz. Âdem (AS)’dan itibaren tevhit inancının merkezi ve Müslümanların kıblesi olan Kâbe’nin de bulunduğu şehirdir.
Sevgili Peygamberimiz (sav) kendisine peygamberlik vazifesi verildikten sonra önce Mekkelileri İslam dinine davet etmiş, onları şirkten putlara tapmaktan vazgeçirmeye uğraşmış, fakat onlar bu daveti kabul etmedikleri gibi Müslüman olmaya başlayan herkese ellerinden gelen envai çeşit eza ve cefa çektirmişlerdir. Sevgili Peygamberimiz ve ashabına her türlü işkenceyi reva görmüşler; boyunlarına ip bağlayıp yerlerde sürüklemiş, ateşe atıp yakmaya çalışmışlar, kızgın kayaları göğüslerine koyup bayılıncaya kadar işkence yapmışlar, ateşte kızartılmış şişleri bacaklarına vücutlarına sokmuşlar, kızgın demirlerle bedenlerini dağlamışlar, üç sene bir mahalleye aç susuz olarak hapsedip bu boykotla onları her şeyden mahrum bırakmışlardır. Ayaklarından develere bağlayıp ayrı yönlere çekmek suretiyle parçalamışlar. Peygamber efendimize kaç defa suikast yapmak istemişler, hepsinden öte yurtlarından çıkarmak istemişler, bu da yetmiyormuş gibi tamamen ortadan kaldırmak için o kadar ileri gitmişlerdir ki; Sevgili Peygamberimizi öldürme kararı dahi almışlardır. Lakin Cebrail (AS)’ın haber vermesiyle kurdukları tuzak boşa çıkmıştır. Mekkeli müşriklerin bitmeyen eziyetleri sonucunda müminlerin dayanacak gücü ve sabrı kalmayınca Peygamber Efendimiz ve müminlere “Hicret” Mekke’yi terk etme izni verilmiştir. Sayıca az olan Müslümanlar, Mekkeli müşriklerin hücumları karşısında imanlarını korumak ve yaymak maksadıyla Mekkeyi Mükerreme’de ana baba, kardeş evlat, akraba ve mallarını bırakarak Medine’yi Münevvere’ye hicret etmişlerdir. Müslümanların Mekke’den Medine’ye hicret etmesinden sonra da düşmanlıklarını devam ettiren Mekkeli müşrikler, ordu hazırlayıp Medine de bulunan Müslümanların üzerine yürümüşlerdir. Sevgili Peygamberimiz ve Müslümanları yok etmek için bedir, Uhud, Hendek de savaşlar yapılmıştır. Fakat Bedir’de hezimete uğradılar, Uhud’da umduklarına eremediler, Medine’ye kadar gelip hendek bozgununu yaşadılar. Bu savaşlarda Müslümanlar karşısında tutunamayıp perişan olmuşlardır. Hicretin 6. yılında Mekke’nin Fethi’ne açılan ve sonuçta İslam’ın bütün iklimlere yayılmasına vesile olacak bir sözleşmeye, Hudeybiye antlaşmasına imza attılar. Çeşitli bahaneler arayarak hadise çıkartmak isteyen Mekkeli müşrikler iki yıl sonra bu antlaşmayı bozdular. Bütün bu savaşlar Mekke’nin Fethine zemin hazırlayan olaylardır.
Sevgili Peygamberimiz hicretin sekizinci yılında (11 Ocak 630) tarihinde Medine-i Münevvere’den On iki bin kişilik bir ordu ile gelerek harp etmeden ve kan dökmeden Mekke-i Mükerreme’yi teslim aldı. Düşmanlarına da “Hiçbirinizi sorguya çekecek değilim gidiniz hepiniz serbestsiniz” buyurdu. Bu fetihle Kâbe ve civarı putlardan temizlendi. Tevhid inancının kesin hakimiyeti ilan edildi. Ve Hz. Bilal Kâbe-i Şerifin üzerine çıkarak ilk ezanı okudu. Müslümanlar göç ederek ayrıldıkları Mekke’ye Kabe’ye ve vatanlarına yeniden kavuşmuş oldular. Böylece Müslümanlar sekiz yıl sonra güçlü kalabalık bir ordu halinde geri dönüp Mekke’yi fethetti.
Değerli okurlar;
Mekke’nin fethi sadece İslam tarihinde değil, bütün cihanda eşi ve benzeri olmayan bir hadisedir. İmanları sebebiyle yurtlarından ayrılan sevgili Peygamberimiz ve Ashâb-ı Kiram’a Yüce Allah’ın en büyük lütuflarından biridir.
İlk fetih Mekke’nin Fethidir. İlk şanlı Fatih bütün Fatihlerin önderi, örneği ve lideri Allah Resulüdür. Salat ve Selam O’na olsun...