Hatıralarla Türk Musikisi (62) Tanburi Cemil Bey (14) Değerli okurlar, Tanburi Cemil Bey’i haftalardır yazmamızın sebebi, İstanbul’un on dokuzuncu yüz yıldaki kültür hayatını sizlere daha detaylı sunabilmektir. Özellikle Ecz. Emin Akan, çok güzel detaylar sunar. Saray, Batı Musikisine özel önem verip Türk Musikisine üvey evlât muamelesi yaparak âdeta kapı dışına atmıştır. Bu durum karşısında, Türk Musikisine gönül veren Paşalar, himayeleri ile konaklarında tertip ettikleri “Fasıl Geceleri” sayesinde devrin önde gelen bestekâr, ses ve saz sanatçılarını davet ederek, onların hayata tutunmalarını sağlarken, musikimizi âdeta ölüm döşeğinden kurtararak günümüze ulaşmasına da vesile oluyorlardı. Paşalar, ismi geçen, geçmeyen sanatçılara el altından malî destek de sağlıyorlardı. Ayrıca, sanatçılar, adına “kahvehane” dedikleri âdeta konser salonu gibi yerlerde halk konserleri diyebileceğimiz iki-üç saz eşliğinde orta oyunu gibi doğaçlama sözlerle karşılıklı atışmanın yanı sıra şarkı ve türkü söylüyorlardı. İşte bir örnek. Aksaray’daki Kuşçu Ârif’in kahvehanesinde, meddahların, hayalicilerin ve tulumbacı şairlerin gösterdiği hünerleri Cemil Bey’in de dikkatini çeker. Halk şairlerinin deyişlerini, sazları ve türkülerindeki doğmatik ezgilerini merak eder. Arkadaşı Mahmut Bey ile Aksaray’daki Kuşçu Ârif’in kahvehanesine giderler. O gece, Yenimahalleli Çiroz Ali vardır. Kıvrak zekâsı, yanık sesiyle güzel bir atışma yapar. Özellikle o anda yapıverdiği dörtlükler halindeki kafiyeli esprileriyle seyircileri hayretler içinde bırakır. Salı gecesi Mustafa Paşa Konağındaki sohbette Tophaneli Sabri Bey de vardı. Kasımpaşa Dergâhındaki âyine gitmek için sözleşirler. Ertesi günü köprüye inip Ada İskelesi Gazinosu önünde buluşurlar. Sabri bey; “Az kalsın aklımdan çıkıyordu. Şeyh Efendi, ‘mıtrıp da çalar mı?’ diye sormamı istedi. Ne dersiniz?” Cemil Bey; Tanbur veya kemençeleri var mı?” diye sorunca Sabri Bey; “Mutlaka vardır” diye cevap verir. Dergâha varırlar. Cemil Bey, bulunan kemençe ile yerini alır. Âyin ilerledikçe kubbenin altı sanki onunla dolar. Sabri Bey, Nât-ı Mevlânayı okurken ona eşlik eden Cemil Bey, bu uhrevi âlemin cezbesiyle sanki başka dünyalardan işaretler alır, ilâhi âleme ulaşır. Bu dünyadan uzak, bilinmeyenden seslenir, o dille konuşur, inler, ağlar. Mıtrıp coşar, ayakları yerden kesilen semâzenler göğüslerini yumruklarlar. Allah, Allah nidalarıyla Allah’a uzanır, O’na sığınırlar. Ansızın girdiği taksim ile tüm dergâhı sanki alev sarar. Cemil Bey, âyinden sonra kendinden geçip, kemençenin üstüne eğilip öylece kalır. Cemil Bey, o anda sanki nefesini Yaşatanla birlikte alıp-vermektedir. İlâhi âlemin açılan kapısından içeri girmiştir adeta. Mânevi atmosfere öylesine kaptırmıştır ki dergâhtaki insanları fark etmez. Yaşatanlar birlem olmuştur. Öylece o mânevi atmosferin ihtişamına dalmıştır. Kendi bedenini de unutmuş, kemençeden çıkardığı ilâhi mağmelerin onu hoş bir âleme götürdüğünün farkında değildir. Böyle birkaç dakika geçer. Önünde diz çökerek elini-eteğini öpmeye çalışanları fark eder. Her şeyin Allah’a yönelik olduğu ortamda fâniye yapılanların karşısında birden irkilir, öfkelenir. Aceleyle yerinden kalkıp uzaklaşır. Cemil Bey’i kızdıran, insanların o ilâhi bir ortamda kendisine aşırı derecede eğilip böyle davranışlarda bulunmalarıdır. Aslında Cemil Bey’in kemençe ile insanları ilâhi âleme götüren özü ile birlikte taksim ve nağmenin cazibesine kapılık Cemil’e gösterilen aşırı hareketlerdi yanış olan. Mahmut Bey de; “Allah’a böylesine yakın olduğumuz bir yerde o hâl içinde kulun önünde diz çökülür mü?” der. DEVAM EDECEK Kaynak: Ecz. Emin Akan: Tanburi Cemil Bey Dr. Nazmi Özalp: TÜRK MUSİKİSİ TARİHİ 2. Cilt - (TRT Yayını) 1986 Yılmaz Öztuna: BÜYÜK TÜRK MUSİKİSİ ANSİKLOPEDİSİ 1. Cilt (MEB) Nuri Özcan: İSLÂM ANSİKLOPEDİSİ 7. CİLT (D. Vakfı Yayını) TÜRK ve DÜNYA ÜNLÜLERİ ANSİKLOPEDİSİ - 3. Cilt