Vefa
Vefa kelimesi sözlükte; sözünde durmak, sözünü eksiksiz yerine getirmek, borcu ödemek, dostluk ve sevginin gerektirdiği davranışlarda devamlı olmak anlamlarına gelmektedir. Terim olarak ise; kişinin vaadini, ahdine ve yeminine sadık kalması, borcunu ödemesi, dostlarını unutmaması, onların dostluklarını ve iyiliklerine daha güzeliyle karşılık vermesidir. Böyle insanlara da vefakâr denilmektedir. Vefakâr insan, Allah rızası ve memnuniyeti dışında bir beklentisi olmayan, çıkar gözetmeyen kimsedir. Üzerinde emeği olan kişileri vefa duygusuyla her zaman hatırlayıp anandır. İnsanı insan yapan en belirgin özelliklerden biri akıllı olması, diğeri de irade sahibi olmasıdır. Merhamet, bağışlama, minnet, temiz kalpli olmak, hoşgörülü olmak, alçakgönüllü olmak, cömert olmak, iyi niyetli olmak, sabırlı olmak vb. gibi özellikler diğer canlılarda bulunmayıp, insanı insan yapan vasıflardır. Vefanın zıttı ise nankörlüktür. Vefalı insan; birçok zararınızı görse de bir iyiliğinizi unutmaz. Nankör insan; bir tek zararınızı görse bütün iyiliklerinizi unutur. Vefakarlık, asil insanların Peygamber ahlakına sahip kişilerin özelliğidir. Sevgili Peygamberimiz vefa konusunda da en güzel örneğimiz olmuştur. Hayatı boyunca, üzerinde emeği olan o kimseleri hiç unutmamış tek bir vefasızlıkta yapmamıştır. Onun örnek hayatına baktığımızda birçok örnekle karşılaşmaktayız. Örneğin sevgili Peygamberimiz (sav) hayatı boyunca dadısı Ümmü Eymen’i sık sık ziyaret etmiş, ona hep anne diye hitap etmiştir. Benim için annemden sonra, annemdir demiştir. Yine Ebu Talib’in eşi Fatıma’ya karşıda olağanüstü vefakarlık göstermiştir. Onu sık sık ziyaret etmiş vefat ettiğinde de inci taneleri gibi gözyaşı dökmüştür. “Bugün annem vefat etti” buyurup gömleğini ona kefen yapmış, cenaze namazını kıldırıp kabri içinde bir müddet uzanmıştır. Sonra da onun için şöyle dua etmiştir: Allah seni bağışlasın, hayırla mükafatlandırsın. Allah sana rahmet etsin! Resulullah’ın kızına Fatıma ismini vermesi de ona gösterdiği vefanın bir başka tezahürüdür. Bunlar sadece Peygamber efendimizin örnek hayatından birkaçıdır.
Yüce Allah, insanı iman ve amel noktasında, sözünü tutacak fıtratla yaratmıştır. En büyük vefa vefakârlık insanın yaratanını tanıması, O’na iman etmesi, O’na karşı kulluk vazifelerini yerine getirmesi ve verdiği nimetlerin kıymetini bilmesi, şükrünü eda etmesidir. En büyük nankörlük de kulun Rabbini tanımaması, O’nun Yüceliğini inkâr etmesi, O’na karşı kulluk görevini yerine getirmemesidir.
Mevlâna Celaleddin Rumi’ye Vefa nedir, bilir misin? sorusuna vefayı bütün yönleriyle özetleyen şu cevapları vermektedir:
Vefa; arkanda bıraktığını, giderken yaktığını yabana atmamandır. Vefa; dostluğun asaletine bir dua sonrası verilen sözlere, hayallere ihanet katmamandır. Ötelerin sonsuz mükâfatı karşısında cehennemi hafife almaman, ulvî güzellikleri dünyaya satmamandır.
Kıymetli okurlar!
Vefa; dostluğun ilk kaynağı, muhabbetin ilk durağı, güvenin en önemli dayanağı, kâmil bir imanın, Yüce Allah’a teslimiyetin de nişanesidir. (Kynk; onlinevaaz)
Mevlana’nın sözü ile;
“Kula vefası olmayanın Hakk’a vefası olmaz”!
Rabbimiz! Gönüllerimize vefa sahibinin güzel hallerini ihsan eyle. Bizleri ana baba, akraba, dost ve din kardeşlerimize, bütün ehli imana, vatan ve millete ve diğer bütün emanetlere karşı vefakâr eyle. (Âmin)