Lin Chi, Çin'in Tang hanedanlığı döneminde yaşamış bir filazoftur. Linji okulunun kurucusudur. Bir gün öğrencileriyle otururken onlarla bir anısını paylaşır;
“Gençken tekneler beni büyülerdi. Küçük bir kayığım vardı ve yalnız başıma göle açılırdım. Saatlerce orada kalırdım.
Bir seferinde güzel bir gecede kapalı gözlerle, kayığımda meditasyon yapıyordum. Akıntıyla aşağı boş bir kayık geldi ve benimkine çarptı. Gözlerim kapalıydı, bu yüzden şöyle düşündüm;
“Biri kayığıyla geldi ve kayığıma çarptı.”
İçimde öfke yükseldi. Gözlerimi açtım ve öfke içinde adama bir şey söyleyecekken kayığın boş olduğunu fark ettim.
O zaman hareket edecek yön kalmadı. Öfkemi kime ifade edecektim? Kayık boştu. Yalnızca akıntıyla aşağı yüzüyordu ve gelip benim kayığıma çarpmıştı. Bu yüzden yapacak hiçbir şey yoktu. Öfkemi boş bir kayığa yansıtamazdım.
Gözlerimi kapattım. Öfke oradaydı ama çıkış yolu bulamadığımdan, öfkeye doğru geri geri yüzdüm.
Ve o boş kayık benim fark edişim oldu.
O sessiz gece, içimde bir noktaya geldim. O boş kayık benim ustamdı. Ve artık biri gelip bana hakaret ettiğinde gülüyorum ve diyorum ki;
“Bu kayık da boş…”
Gözlerimi kapatıyorum ve içime yöneliyorum…”
Ne kadar zor. Anlaması, anlatması, yaşaması. İçimizde olan biteni farketmek ve bunu orada kaynağında çözmek. Dışarı da olan biten her şeyin bizden kaynaklandığını görebilmek ve bunu koşulsuzca kabul edebilmek.
Kendine de kızmadan, başkasına da kızmadan yaşayabilmek.
Kusur arıyorsan tüm aynalar senin, der
Mevlana…
Cehennemi neresi sanıyorsun?
Öfke ateştir. Herkes cehenneme kendi odunuyla gelir. Çünkü herkes farklı şeyler için öfkelenir.
Nefret ateştir. Herkes cehenneme kendi odunuyla gelir. Çünkü herkesin nefreti farklı bir yönedir.
Beğenmemezlik ateştir. Herkes cehenneme kendi odunuyla gelir. Çünkü herkes farklı şeylere beğenmemezlik eder.
Kimse atılmaz cehenneme. Kendi ayaklarıyla gelir , kendi ateşini yakar. Orda yanar, yanar ve hala dünyadayım sanar.
Cennetin de cehenneminde kapısında bekçisi yoktur. Seni öfke de tutan düşüncen zebanindir. Seni gurur kisvesiyle negatifte tutan zihnin zebanindir.
Boş bir kayığa kızıyor, eleştiriyor bazen beklentiye giriyor, bazen küsüyorsun. Senden başka bir şey yok. İyisini de kötüsünü de sen yaratıyorsun.
Suçlu bulmakta kolay, suçlamak en kolay. Şöyle bir derin nefes alıp, sırtını dikleştirmek, yüzünü dünyaya çevirip, aklını içine yöneltebilmek gerçekten ne oluyor orada görebilmek, işte bu zor!
Zor gerçekten zor mu?
Acaba zor ve kolay kavramlarınızı biraz karıştırdılar mı? Evet çokça karıştırdılar. Kolay, insanın kendini de başkalarını da anlaması kolay.
Kendini de, başkalarını da affetmesi kolay.
Kendini de başkalarını da sevmesi kolay.
Kendine de başkasına da hoşgörülü olması kolay.
Nerede yaşıyorsun önce bir bak. Nasıl bir dünya yarattın kendin için cennet mi, cehennem mi?
Önce bunu gör sonrası kolay…