Şeb-i Arus 17 Aralık 1273 Mevlana’nın ölüm günü olan  ”Şeb-i arus”  Mevlana’nın Rabbine, sevgiliye kavuşması (hakka vuslat) “düğün gecesi “ olarak adlandırılır. 7-17 aralık arasında Hz. Mevlana’nın vuslat yıldönümü, uluslararası anma törenleri her yıl vatandaşların katılımıyla kutlanır. Bugünlerde yurdun her yerinde  etkinlikler düzenlenir. Mevlevîler tarafından yapılan mesnevilerin ve semahların döndüğü etkinliklerle Mevlana anılır. Mevlana haftası ile Mevlana’ya dair bir çok düşünceyi, hayat felsefesini ve yaşayış şeklini bu etkinliklerle kutlanır. 2007 yılı Mevlana’nın  800. doğum yılı olduğu için UNESCO tarafından dünya mevlana yılı ilan edilmiştir. Mevlana, 13. yy. da yaşamış müslüman şair, fâkih, âlim, ilahiyatçı ve sufi mutasavvıftır. Kendisinin etkisi yalnızca bir ulusla veya etkin kimlikle sınırlı kalmayarak pekçok farklı millete ulaşmıştır. Doğudan batıya, dünyanın dört bir yanında eserleriyle insanlığa yol gösteren bir rehber olarak görülmektedir. 30 Eylül 1207  yılında Afganistan sınırları içerisinde yer alan Horasan ülkesinin Belh şehrinde dünyaya gelmiştir. Asıl adı Mevlana Celaleddin-i Rumi dir. Yaşadığı dönemde Anadoluya diyar-ı rum denildiği için rumi soyadını; zamanın içinde de kendisine duyulan büyük saygının ifadesi olarak efendimiz anlamına gelen “ Mevlana “ adını almıştır. Babası Bahaeddin Veled Belh kentinde hocalık yapan, Sultanu’l ulema (bilginler sultanı) lakabıyla anılan din bilgini ve hukukçudur. Kaynaklara göre babası Bahattin Veledin anne tarafından Hz. Muhammed (sav) torunu olan Hz. Hüseyin’le ondördüncü göbekten; baba tarafından Hz. Muhammed’in Hz.Ebu Bekir (ra) onuncu göbekten yakınlığı vardır. Annesi Mü’mine Hatun asil bir aileden olup Belh emirinin kızı, babaannesi Harzemşahlar hanedanlığının Türk prensesi, büyük babası ise derin bilgisiyle dönemi oldukça etkilemiş olan bir âlimdir. Babası Bahaeddin Velet, oğlu Mevlana’ya tasavvufu öğretmiştir. Onu yetiştirirken doğru yolu  bulması, derin ve incelikli düşünebilmesi için sırlarını paylaşmıştır. Selçuklu sultanı  Alaaddin Keykubatın ısrarıyla Bahaeddin Velet ve mevlana Selçukluların başkenti Konya’ya yerleşirler. Babasının vefatından sonra onun vasiyetiyle, müritlerinin de ısrarla ricaları ve sultanın buyruğu üzerine Mevlana, babası Bahaeddin Veledin yerine geçer.Öncesin de Tirmizi’nin sonrasın da Şems-i Tebriz’ inin Konya’ya gelmesiyle aralarında manevi dostluk oluşur. Babasından sonra eğitime onlarla devam eder.Yüksek ilimler de daha da çok derinleşmek için senelerce fıkıh, tefsir, hadis ve usul  ilimlerinde dersler alır. Sonra ilmî incelemeler yapmak için Şam’a gider. Orada yedi yıllk öğrenimini tamamlayıp Konya’ya dönen Mevlana Tirmizî rehberliğinde nefsini yenmeye çalışır. Ardarda üç defa kırk  gün az yemek, az içmek, az uyumak ve vaktinin tamamını ibadetle geçirmek suretiyle nefsini arıtır. Tirmizi, Mevlana’yı kucaklayıp öperek;  “bütün ilimlerde eşi ve benzeri olmayan bir insan, nebilerin , velilerin parmakla gösterdiği kişi olmuşsun.. Bismillah de yürü der”  Tirmizinin vefatından sonra kendinden ve ondan da kattığı notlarla “fihi ma fih” (Ne varsa içindedir) kitabını yazar. Artık medreselerde fıkıh ve din bilimi okutan Mevlana bir ilim adamı olmuş, binlerce talebe yetiştirmiştir. Babası bahaeddin Veled ve şeyhi Tirmizi’den aldığı eğitim ile manevi olarak sağlam bir yolda  ilerler, müritleri ve öğrencileri için çalışır. 17 Aralık 1273 pazartesi günü vefat eden Mevlana, Konya’da babasının bulunduğu yere defnedilir. O kendi hayatını üç kelimeyle özetlemiştir: “ Hamdım, Piştim, Yandım.” Mevlana Celalettin Rumi nin eserleri:  Mesnevi, Büyük divan (Divan’ı kebir), Fihi Ma Fih (ne varsa içindedir), Mecalis-i Seba (Mevlana’nın yedi vaazı), Mektubat (mektuplar) Mevlana, eserlerini çoğunlukla farsça kaleme aldı. Bunun yanısıra nadiren Türkçe, Arapça ve Rumca kullanmayı tercih etti. Konya’da yazdığı, “Mesnevî” Fars dili ile yazılmış en büyük şiirlerinden biri olarak kabul gördü. Diğer bütün sufiler gibi Mevlana Celaleddin Rumi’nin temel öğretisi, TEVHİD düşüncesi etrafında örgülenir. Mevlana’nın Rabbine olan bağı ele alınarak, Rabbine duyduğu aşk ile ön plana çıkmıştır. Mevlana tüm dünyada aşkın, sabrın ve hoşgörünün sembolü olmuştur. “Sevgiyle acı tatlı olur...Sevgiyle dertler şifa bulur...Sevgiyle ölüler dirilir... deyişiyle yüzyıllar öncesinden bugüne ışık yakan engin bir dehadır. Selam ve dua ile...