HATIRALARLA TÜRK MUSİKİSİ 21
TANBURİ MUSTAFA ÇAVUŞ
XVIII.Yüzyıl bestekarı Tanburi Mustafa Çavuş hakkında bilgilerimiz ne yazıkki çok sınırlı. Doğum ve ölüm yılları tam olarak belli değil. Dr. Suphi Ezgi bazı kaynaklara dayanarak ailesinin Kadıköy’de oturduğunu ve Kadıköylü Kadı Mehmet Efendi’nin oğlu olduğunu ve bu yüzden Kadı-zade olarak da anıldığını yazıyor. 1700-1770 yılları arasında yaşadığı tahmin ediliyor.
Mustafa Çavuş gelenek ve göreneklerine bağlı halk musikisi ve halk şiiri zevkini tatmış bunu verdiği eserlerde kuvvetli hissettirmiş sanatkardır. Bu nedenle çağının özelliklerine uymayan şen, şuh, nükteli ve samimi bir üslubu ve ilginç bir sanatkarkişiliği vardır. Dr. Nazmi Özalp’ın dediği gibi şairane benliğinden doğan şiirlerine yapmış olduğu besteleri aynen şiirleri gibi her türlü özenti ve gösterişten uzaktır. Samimiyetten yola çıkmış, sanat endişesiyle hareket etmemiştir.
Çağının musiki anlayışına uymamıştır. Bir eseri dışında büyük beste formunda eser vermemiştir. Kendi tabiatına uygun olanı yaptığı için o zamana göre alışılmışın dışında kalan şarkılarının sanat değeri çok yüksek olup şarkı formunun en güçlü öncülerindendir.
Enderun’da yetişmiş ve saray geleneklerine göre çavuşluk rütbesine kadar yükselmesine rağmen bir musikişinas olarak şarkı edebiyatımızda kendinden öncekilere göre yepyeni bir çığırın ve bugünün anlayışına zevkine bütün tazeliği ve heyecanı ile seslenen bir anlaşın sahibidir.
Birkaç örnek verecek olursak: Bayati “Çıkalım sayd-ı şikare (düyek), aksak “Meclise gel gönlüm eyle”, Buselik-Aksak “Mahitapta gördüm seni”; Evc- aksak “Kakülleri lüle lüle”; Gerdaniye -curcuna “ Çıkalım dağlar başına”;Hisarbuselik- raks aksağı “ Dök zülfünü meydana gel”, düyek “Dil çeşmimden gitmez aşkın hayali”; Hüseyni -aksak “Bir gonca gülsün gönlüm bağında” ; Hüzzam -düyek “A canım gel açma sırr-ı pinhanı”, Oynak “çıkayım gideyim dağlar başına” , Raks aksağı “ Vefa yoktur akan suda “ Isfahan-sofyan “Mah yüzüne bakmak ile doyulmaz” , Mahur- aksak “Nazar etti bazı yaran”, Nişabürek - aksak “Meclise geldi dilrüba”; Saba-aksak “Bir esmere gönül verdim”, Şeddi araban- aksak “ Haylidendir ben ararım eşimi”, Şehnaz- düyek “Ah geleydi nur-i aynım şimdi” , “Fırsat bulsam yare varsam “, Aksak “Meclis ara muğpeçenin (meyhaneci çırağı)”, Tahir- aksak “Hiç uyutmaz beni derdim”, Uşşak– aksak “Canım tezdir sabredemem”, “ Yavrucağım güzellendi”(evfer)
Tanburi Mustafa Çavuş musikişinas olarak şarkı edebiyatımıza yapmış olduğu orjinalite kadar, şiirde de kendine mahsus bir çığır açar. Kullandığı ölçülerin ritmik, inkişafındaki(açılmasındaki) şekillenmede güzel anlayış ve buluşları vardır.Makamlarımızın estetik ve karakterlerini pek güzel anlar, kavrar ve ifadelendirir. Güfteleri, halk edebiyatımızın biraz(şehir dili) karışmış özel örnekleridir. Hepsi kendisinindir. Şarkılarında söz ve ses olarak şen, şuh bir lirizm vardır. Günümüze 64 eseri gelebilmiştir. “Dök zülfünü meydana gel“ güfteli Hisarbuselik makamındaki şarkısının aranağmesini Udi Nevres Bey bestelemiştir.
Yılmaz Öztuna;“1729’ da Enderun’da hanende idi, Lale devrinin adamıdır. Enderun’ da yetişmiş padişah yaverlerine mahsus çavuş payesini almıştır.300 yıllık geçmişi olan şarkıları, hala en çok söylenen eserlerdendir. Tamamen ölümsüz, dahi bir bestekar olan Mustafa Çavuş’un üslubu son derece zarif, şuh, samimi, biraz içli, nüktedan ve akıcıdır. Büyüleyici nağmelerle örülü şarkıları en klasik muhitlerden en mütevazı halk tabakalarına kadar her muhitte çok sevilmiş ve rağbet görmüştür.Hacı Arif Bey’ den önce gelen şarkı bestekârlarının en büyüğü olduğudüşünülebilir” diye yazmaktadır.
Tanburi Mustafa Çavuş’un gerek musikide gerekse şiir söyleme sanatında ortaya koyduğu eserleri onun “aşık musikisi” ve “aşık edebiyatı” ile klasik musikinin arasında yer aldığı ve kendine özgü bir sanatın mensubu olduğu dikkati çeker.
Tanburi Mustafa Çavuş tahminen 1745 yılında vefat etmiştir.
-Devam Edecek-
Kaynak: Dr. M. Nazmi Özalp -Türk Musiki Tarihi 1. Cilt (TRT)
Yılmaz Öztuna – Büyük Türk Musikisi Ansiklopedisi 1.Cilt