Hatıralarla Türk Musikisi (63)
Tanburi Cemil Bey (15)
Mustafa Paşa, akşam yapılacak musiki sohbetlerine Cemil Bey’i getirmesi için oğlu Mahmut Bey’i gönderir. Saatler geçer, gelen olmaz. Paşa, küçük oğlu Pertev’i; “oğlum, giden gelmiyor, sen de oyalanmadan gelin” diyerek Cemil Bey’e gönderir. Pertev, Cemil Bey’i, avluda bahçenin bir köşesinde fener ışığında, halinden dilenci olduğu anlaşılan on beş yaşlarında bir çocuk bağlama çalarken, diğerlerleri ile birlikte Cemil Beyi de onu dinlerken bulur.
Cemil Bey, Pertev’i görünce; “bak, neler çalıyor” diyerek onu da oturtur. Arada bir, bağlamayı çocuktan alarak çalar. “Şurasını bir daha yapar mısın?” diye geri verir. Dinler, alıp tekrarlar. Pertev, babasının tembihatını hatırlar. “Babam sizi merak etti” deyince, Cemil Bey; “Vasil Efendi de var mı” diye sorar. Pertev; “Evet Cemil ağabey, herkes sizi bekliyor” der.
Mustafa Paşa’nın Konağına gelen Cemil Bey’in saz icrasını eleştiren Kanuncu ve Lavtacı da vardır. Bunların da burada olduğunu Mahmut Bey Cemil Bey’e bildirir.
Faslın sonunda Mahmut Bey, Vasil Efendiden köçekçeler çalmasını rica eder. Karciğar köçekçeler icra edilirken, Cemil Bey, bu iki sazın haricindekilere el altından haber verip, uzak durmalarını sağlar. Vasil Efendi kemçe, Cemil Bey tanbur, bir de kanuncu kanun ve lavtacı da çalmaktadır. Dört sazendenin haricindekiler çekilirler. Cemil Bey köçekçenin hızını artırır. Longalar ve sirtalar hızı şekilde sürerken, Cemil Bey kasten değişik makamlara geçerek, o makamlardaki kıvrak parçaları ard arda çalınca, önce kanuncu mandal yetiştiremeyip yavaşça çekilir. Ardından lavtacıı de çekilir. Vasil Efendi ile Cemil Bey’in gösterisi biter. Cemil Bey, o iki sazendenin yüzüne bakmaz. Bir fasıl gecesi de böyle biter.
1896 Nisan ayının ilk günleridir. Havanın ısınmasıyla Cemil’in canı o gün çalışmak istemez. Mahmut Bey gelir, iki delikanlı birlikte dışarı çıkarlar. “Çiroz Ali ölmüş. Cenazesi Bakırköy’den çıkmış Eyüp’e getiriyorlar” diye bağırarak koşan adamlar yanlarından geçer. Çiroz Ali’yi Kuşçu Ârif’in kahvehanesinde dinlemişlerdi. Sema kahvelerinin göz bebeği, İstanbul’un sevgilisi Çiroz Ali veremden ölmüştür. “Geliyorlar” diye bağrışmalar olur. Görülmemiş insan seline Tulumbacılar, “savulun” nâraları ile yol açmaya çalışır.
Cemil, yolları, sokakları dolduran kalabalığın ardından bakarak; “Sevginin, vefanın gücünü görüyor musun?” der.
Biraz dolaştıktan sonra etrafı görebilecek yüksek bir yere oturup, konuşmadan bir süre çevresindeki güzellikleri seyrederler.
Cemil; “Düşünüyorum da her şey Allah’ın bir görüntüsü gibi tarifsiz ihtişam içinde” der. Devamla; “Neye baksam O’nu görüyorum sanki. Her biri karşısında tapınmak gibi kutsal bir coşku içine düşüyorum. Her şey kendini var etmiş gibi geliyor. Allah’ı, var olanın dışında aramanın manâsızlığına inanıyorum.”
Mahmut Bey, onun varmak istediği hükmü sezer. “O zaman, her şey görüntüden öte, var edenin kendisi oluyor” diye cevap verir. Cemil Bey; “İnsan var edilene tapmış. Oysa, Allah, görünmezliğini her nesneye yansıtırken bu sırrın çözümünü de büyük güçlerle donattığı insan denilen varlığın akıl erdirme kabiliyetine ve bilgeliğine bırakmıştır” der.
Mahmut Bey; “Ve İslâmiyet bu hakikati görmüş, görüntüyü geçip, manâya yönelmiştir” diye tamamlar.
Cemil; “O halde putları kıran, bilek gücü yahut kılıç kuvveti değil, insanları İslâm düşüncesinin tek inanç yolu olduğu gerçeğine ulaştıran, bu şaşmaz yaklaşım ve yargıdır” diye cevap verir.
Merkez Efendi Mezarlığının yanından geçerken dururlar, Fatiha okurlar. Cemil, mezarlığa uzun uzun bakar; “Kim bilir, belki de onlar şimdi O yüce görünmezle yüz yüzedirler” diye söylenir. DEVAM EDECEK
Kaynak: Ecz. Emin Akan: Tanburi Cemil Bey.
Dr. Nazmi Özalp: TÜRK MUSİKİSİ TAHİRİ Cilt: 2 (TRT Yayını)
Yılmaz Öztuna: BÜYÜK TÜRK MUSİKİSİ ANSİKLOPEDİSİ - Cilt: 1 (M.E.B.)
Nuri Özcan: İSLAM ANSİKLOPEDİSİ - Cilt: 7. (T.D. Vakfı Yayını)
TÜRK ve DÜNYA ÜNLÜLERİ ANSİKLOPEDİSİ - Cilt: 3